Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Eşitsizliği

Bizler, bir toplumun içine doğar ve sosyalizasyon süreci içinde o toplumun değerlerini, inançlarını ve geleneklerini öğreniriz. Bu öğrenme süreci içinde eril ya da dişil üreme organlarımıza göre, içinde doğmuş olduğumuz toplumun kadınlık ve erkeklik kalıplarını da öğrenir ve yeniden üretiriz.


Cinsiyet Nedir?

Cinsiyet, bir canlının doğuştan, genetik olarak kazandığı, cinsel üremeye yönelik özelliklerin toplamıdır.


Toplumsal Cinsiyet Nedir?

Toplumsal cinsiyet, bir toplumdaki bireylerin kadınlık ve erkeklik değerlerini, imajlarını, beklentilerini, inançlarını, görünüşlerini, rollerini tanımlayan kültürlere özgü sosyal olguların yapılanmasıdır. Yani toplumsal cinsiyet en geniş anlamda “Kadın ve erkeğe toplum tarafından biçilen sosyo-kültürel roller ve davranışlardır.” Bu rollerin oluşup topluma yerleşmesine ilişkin iki önemli görüş bulunmaktadır.

Doğacı görüş: Yaratılış bakımından, erkek ve kadın arasında fiziksel ve biyolojik farklılıklar olduğunu ve bu farklılıkların kadını güçsüz kıldığını, erkeği ise güçlü kıldığını savunurlar. Kadınların fiziki olarak erkeklerden güçsüz ve üreme sürecinin uzun olması dolayısıyla kadınların toplayıcılıkla ilgilendiklerini bu yüzden hane içinde kaldıklarını, erkeklerinse güçlü oldukları ve üreme sürecinin hızlı olmasından dolayı avcılıkla ilgilendiklerini ve bu yüzden erkeklerin hane dışında kaldıklarını ve bu gelişmelere bağlı olarak bir toplumsal işbölümü gelişip günümüze kadar geldiğini savunurlar. Günümüz toplumunda doğacı görüşün yansımasını Durkheim’ın İntihar adlı yapıtında görmek mümkündür. ’’Kadın doğanın ürünüdür, erkek toplumsallığın” diyerek kadın ve erkeğin hane içi-dışı yaşamına vurgu yapar. Doğacı görüş argümanları; zeka testleri, kadın ve erkek çalışma alanları, toplumsal iş bölümü üzerine kuruludur.

Toplumsal cinsiyet oluşumundaki bir diğer görüş ise gelişmeci görüştür. Bu görüşü savunanlar; cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkinin zayıf olduğunu savunurlar. Kadın ve erkek arasındaki kas gücü farklılıkların günümüzün ilerleyen teknolojisiyle beraber öneminin kalmadığı görüşündedirler. Gelişmeci görüşün en büyük argümanı; tarih içinde kadın ve erkek ilişkilerine dair dönemsel farklılıkların bulunmasıdır.

Toplumsal cinsiyetin varlığına ilişkin görüşleri anlamak çok önemlidir çünkü toplumdaki birçok birey cinsiyet ve toplumsal cinsiyet arasındaki farkı kavrayamamaktadır. Toplumsal cinsiyeti, doğacı görüşün perspektifinden, cinsiyet olarak tanımlamaktadır. Bu durumda da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yaratılmasına sebep olmaktadır.


Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği

Toplumların, doğacı görüş perspektifinden yaratmış olduğu kadınlık ve erkeklik değerlerini bireylere dayatmasıdır. Ve bu dayatmalara uymayanların toplum tarafından ötekileştirilmesi durumudur. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği toplumsal ve kamusal alanlarda kendini göstermektedir.


Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğinin Toplumsal Alandaki Yansımaları

Kadınların yerinin ev olarak görülmesi ve birçok kadının ev hanımı olmaya zorlanması. Ve ev hanımı olan kadınların ev içindeki emeğinin yok sayılması. Evin tüm sorumluluğu, evin içinde var olan çocuk ve yaşlılar da dahil, kadının görevi sayılması. Kadınların; narin, uslu güçsüz, zayıf gibi sıfatlarla nitelendirilmesi ve bu sıfatlara uymayan kadınlarla dalga geçilmesi ve hatta dışlanması. Kadınların, toplum tarafından kadınlık değerlerine uygun olduğu düşünülen meslekleri seçmesinde, bu meslekler harici mesleklerde kendilerini erkeklerden geri planda tutmalarında* toplumsal cinsiyetin, toplumsal alandaki yansımalarını görüyoruz.


Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğinin Kamusal Alandaki Yansımaları

Türk Dil Kurumuna göre, “kamu” kelimesinin anlamı, halk hizmeti gören devlet organizmalarının tümü; “kamusal alan” ise kamuya ait, kamu ile ilgili işlerin yapıldığı yer demektir. Kadının kamusal alanda kendini var etmesi Sanayi Devriminden sonra, liberal düşünce akımının etkisiyle var olmuştur. Ve bu düşünce akımıyla kadınlar doğal hakları olan oy verme, eğitim, mülkiyet çalışma gibi haklarının tanınmasını ve kadın-erkek arasındaki ücret farkının kalkmasını talep etmişlerdir. 1. Dünya Savaşından sonra bu haklar elde edilmeye başlanmıştır. Günümüzde eskiye oranla çok daha iyimser bir tablo söz konusu olsa da, kadın ve erkeğin kamusal alandaki eşitliğinden söz edemeyiz.

Cinsiyete göre okuryazarlık, eğitim, istihdam, iş gücüne katılma ve işsizlik oranları, 2019.


Cinsiyete göre en az bir eğitim düzeyini tamamlayanların oranı (%), 2008-2019


Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğine Son Vermek İçin Neler Yapabiliriz?

Öncelikli olarak toplumsal cinsiyeti ve kalıplarını yaratanların bizler olduğunun farkına varmalıyız. Bizler ve içinde yaşadığımız toplum hem toplumsal cinsiyet kalıplarını yaratır hem de bu yaratma işinden etkileniriz. Bu yüzden toplumsal cinsiyet olgusunu yeniden biçimlendirmek ve biçimlendirirken daha eşitlikçi olmasını sağlamak bizlerin görevidir. Daha eşit bir toplum için toplumsal alanda; erkeği öven, kadını aşağı gören eril ifadeleri kullanmayı bırakabiliriz. Renkleri, oyuncakları, spor dallarını cinsiyete göre ayırmayı bırakabiliriz. Kadın ve erkeği aile içindeki dengesiz statüsüne son verip, kadın ve erkeğin aile içinde daha eşitlikçi bir statüye sahip olmasına imkan tanıyabiliriz.

Kamusal alanda; siyasal alanda toplumsal cinsiyet eşitliğine dair anlaşmalar yapılabilir. Okullarda toplumsal cinsiyete dair bilgiler verilebilir. Kadınların azınlıkta olduğu meslek gruplarında kadın işçilere öncelik verilebilir. Kadın girişimcileri destekleyici girişimlerde bulunabilir. Kadın yöneticilere destek verilebilir.

Not: Colette Dowlıng ‘’Sindrella Kompleksi Çağdaş Kadının Bağımsızık Korkusu’’ adlı
yapıtında. Kadınların, erkeklerden daha başarılı olurlarsa toplum tarafından dışlanma
korkusu ve cinsel kimlik paniği yaşadıklarına dikkat çekmiştir


Kaynaklar ve ileri okuma

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Kadin-2020-37221

https://sozluk.tdk.gov.tr/

gaiadergi.com/turkiyede-kamusal-alan-cercevesinde-kadin/

Toplumsal Cinsiyet Sosyolojisi, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No:
2307; Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 1304

Bu konuda 6 yorum yazılmış.

  1. Anlatılmak istenen mesaj çok güzel ve akıcı bir şekilde iletilmiş. İstatistik veriler kullanılarak gerçeklikten kopmadan ilerleyen öğretici bir yazı. Ellerinize sağlık. Diğer yazılarınızı da merakla bekliyorum 🌺

  2. Katı toplumsal cinsiyet normlarının ve rollerinin olmadığı, eşitliğin olduğu bir dünya diliyorum 🙏🏻 Yazınız çok güzel ellerinize sağlık ❤️

  3. Yazım hatalarını es geçersek, mantıklı düşüncelerin olduğu kadar yanlış gördüğüm noktalar da olmuş. “Kadınların azınlıkta olduğu meslek gruplarında kadın işçilere öncelik verilebilir. Kadın girişimcileri destekleyici girişimlerde bulunabilir. Kadın yöneticilere destek verilebilir.” demişsin, bunun diğer adı “kadınlara iş alanlarında torpil uygulanmalıdır, işinde iyi olan değil cinsiyetine göre işe alınmalıdır” ben böyle anladım. Kadın faşizmidir desem yeridir.
    Ayrıca iki cinsiyetin sorunlarına eşit yaklaşmamışsın, dile getirmemişsin. Ben senin yerine bir tane örnek vereyim. Bence yargı önünde kadın erkek güya eşittir ama kadın daha eşittir. Nafaka, kadının beyanı esastır vb. saçmalıklardan ötürü erkeğin hayatını yakan, haksız yere hapis yatmasına sebep olan, parasını söğüşleyen tipler, bu tür vakalar çok var.
    İş olanaklarının eşit olması da mümkün değil, kim işinde iyiyse işveren o kişiyi cinsiyetine bakmadan işe alır, almalıdır. Bir kadın yoğun kas gücü gerektiren işlerde çalışamaz. Ama dersen ki, iri uzun boylu bir kadın, tıfıl kısa boylu bir erkekten daha iyi yapar, o zaman iş olanaklarıyla cinsiyetin çok bir bağlantısı yok. Asıl sorun cinsiyetlerin fiziksel özellikleri. Çoğunlukla fizyolojik, genetik açıdan kadın ve erkek tam anlamıyla eşit olamaz. Doğadaki canlılarda da bu genel olarak böyledir, insan da doğadaki canlılardan biridir.

Yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Gerekli kısımlar * ile işaretlenmiştir.